Taşrada Bir Ay, İngiltere’ nin Kuzey Yorkshire bölgesinin Oxgodby kasabasında geçen kısacık bir roman. Yazar Joseph Lloyd Carr ki ilk defa kendisini okuyorum çevirisi de Umay Öze tarafından yapılmış bir kitap.
Doğrusu beklentimin çok altında kaldı kurgusu ama yeni bir tat okumaktan zarar gelmez.Spoiler vermemek adına detay paylaşmıyorum.
Tanıtım bülteninden,
Tom Birkin, I. Dünya Savaşı’nın en kanlı çarpışmalarına sahne olan Passchendaele’den muharip gazi olarak ülkesine dönmüş, hayatı kaldığı yerden tekrar yakalamaya çalışmaktadır. Bir kilise duvarındaki, Orta Çağ’dan kalma freskin gün yüzüne çıkarılması işi için Kuzey Yorkshire’daki Oxgodby kasabasına gelir. İlk başta, bir Londralı olarak taşraya âdeta bir Marslı kadar yabancıdır; fakat taşranın sabit yaşamı ve çalışma ritmi, beraberinde imkânsız bir aşkın da kapısını aralayarak Birkin’i kısa sürede içine alır, ona savaşın yaralarını sarmasında yardımcı olur ve kendisini evinde hissettirir.
Taşrada Bir Ay, yazarın deyimiyle “sonsuza dek yitirilmiş bir dönemi” ve o dönemden yadigâr kalan sevinçleri, üzüntüleri, korkuları, kızgınlıkları, hayal kırıklıklarını, umutları, hayalleri ve tabii ki emekleri unutturmamak için yollanmış, zamanın zalim eline direnen bir kartpostal gibidir âdeta.
J. L. Carr, taşranın dinginliğini ve pastoral yaşantısını, imkânsız aşkın olanca hüznü ve lirizmiyle bezediği atmosferde, bir ülkenin kayıp güzelliğinin izini sürerken, unutturmamaya çalıştığı bütün o duyguların aslında hepimiz için ne kadar benzer, hatta ortak olduğunu da bizlere fısıldar.
(Fotoğraf Galata Kulesi'nin hemen altındaki çay bahçesinden,yazın erken saatte gidip mesai başlayana kadar çay içmeye ,etrafı izlemeye bayılıyorum.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder